YAZILIM LİSANSLARI VE TELİF HAKLARI

YAZILIM LİSANSLARI VE TELİF HAKLARI

Serbest yazılım dünyasına ilk kez giren birisini şaşırtan bir mevzudur lisanslama. İlk başta bir sürü yazılımcının çeşitli hukuki metinleri kıyaslıyor olması, hatta bu hukuki metinlerin taraftarlarının ve bu taraftarlar arasında ateşli tartışmalar olması garip gelebilir.

Aslında serbest yazılım dünyası tamamen bu lisanslar üzerine kuruludur. Serbest yazılım lisansları olmasa bugün ne Linux olabilirdi, ne Emacs.

Yazılım lisanslarının önemini anlamak için ilk önce hukuk karşısında bir yazılımın ne olduğunu ve hangi kanunlarla koruma altına alındığını kısaca hatırlamak gerekir.

Patent ve Telif Hakları Farkları ve Kısa Tarihçesi:

Antik dünyada keşifler sadece keşfedene ait değildi. Birileri Mezopotamya’da çeşitli ot türlerinin tohumlarını toprağa serpmenin ertesi sene yiyecek bir şeyler elde etme manasına geldiğini keşfetti, ve komşuları onu taklit ettiler. Böylece tarım ortaya çıktı. Keşiflerin bu şekilde genele yayılması, genelin standardını yükselttiği için olumlu bir şey olarak algılanabilir. Fakat keşfi yapan birey, bu çabası karşılığında ilk olmanın kısa süreli avantajı haricinde bir şey elde etmedi. Belki ne yaptığı farkedilene kadar bir kaç yıl komşularına buğday verip karşılığında bir şeyler alabilmiştir, fakat bunun devam edemediği kesin.

Dolayısıyla bir müddet sonra keşif ve icatların sağladığı göreceli üstünlüğü korumak için gizlilik ve sır tutmalar başladı. Porselenin nasıl imal edildiği büyük bir Çin sırrıydı ve Çin’in porselen ihracatının devamlılığını sağlıyordu, ta ki 1708′de, Meissen ve Dresden’de çalışan iki kişi bağımsız olarak porselen imal edene kadar. Kubbe çatmanın usulleri, çelik elde etme teknikleri ve daha pek çok icat uzun yıllar, icat edenlerin göreceli üstünlüklerini koruyabilmesi için gizlendi. 16 yy’da Japonya deniz yolunu keşfeden Portekizliler uzun yıllar seyir defterlerini canları pahasına gizlediler.

Patent hakları – yani bir icadı bir müddet icat edenin tekelinde bırakmak ve bunu kanun yolu ile gerçekleştirmek – bu gelişmelerden doğdu. Amaç, icatları sır olmaktan çıkarmak ve dolayısıyla kaza ile yok olmasını engellemek, bunu yaparken de icat edenlerin icatlarından yararlanabilmelerini sağlamak idi.

İlk patent kanunu, 1474′de Venedik Cumhuriyeti’nde yürürlüğe kondu.

Eğer porselen üretimini keşfettiyseniz, üretim tekniklerini patent altına alarak porselen üretmeyi keşfetmiş olmanın faydalarından yararlanabilirsiniz.

Porselen üreterek satmak isteyen herkes, o üretimi tekrar yapmak zorundadır ve patent sahibinden izin almak zorunda kalır. Fakat bir roman yazdıysanız, sizin romanınızı satmak isteyen birisi tekrar roman yazmaz. Sizin romanınızı kopyalar. Bu sebepten dolayı fikir ve sanat eserleri için üretimi değil, kopyalanmasını kısıtlayıcı hukuki koruma gerekmiş ve telif hakları bu ayrımdan doğmuştur.

Antik çağda kopyalama imkanlarının kısıtlılığı, bu konuda bir düzenleme yapmayı gereksiz kıldı. Fakat matbaanın icadı, bu durumu değiştirdi. Daha önce el yazması ile çok sınırlı sayıda çoğaltılabilen bir eser, çok sayıda çoğaltılıp ucuza satılabiliyordu. Matbaacılar kısa süre içerisinde kopyalama problemi ile karşı karşıya kaldılar. Yeni bir eseri piyasaya sürmek pahalı bir çalışma ve ticari bir riskti. Halbuki sattığı görülen bir eser risk almaksızın kopyalanarak rakip bir matbaa tarafından piyasaya sürülebiliyordu. Haksız rekabeti önleyici imtiyaz düzenlemeleri ile bir eseri belli bir süre tek matbaanın satabilmesi hukuki koruma altına alındı.

Fakat bu matbaa imtiyazları, eserin yazarını değil, matbaa sahiplerini koruyordu. Telif hakları kanunları bugünkü modern şeklini ilk defa 1710′da İngiltere’de Kraliçe Anne Kanunları (Queen Anne Statute) ile aldı. Eser yazarlarını ve onların ailelerini teşvik etmek ve eser üretimini çoğaltmak amacı ile yapılan kanun, eserin kopyalama haklarının eser yazarına ait olduğunu belirtiyordu.

Günümüzde, telif hakları, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nde, herkesin yarattığı bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden doğan maddi ve manevi haklarının korunmasını isteme hakkı vardır maddesi ile temel insanlık hakları arasında yer alır. Çeşitli uluslararası anlaşmalar ile de koruma altına alınmış olan telif hakları, ülkemizde 5846 no’lu Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile düzenlenir. Kısaca, bir eserden doğan tüm maddi ve manevi haklar eserin yaratıcısına aittir. Eseri kopyalamak, değiştirmek, kullanmak isteyenler yaratıcısından izin almak zorundadır.

Telif hakları ile patentleri uygulamada ayıran bir özellik, telif haklarının doğal bir hak olmasıdır. Bir eseri yarattığınız zaman, o eserin telif haklarını almak için ayrıca bir işleme gerek yoktur.

Bir karışıklığa mani olmak için eserin yaratıcısının tarih ve isim belirtmesi geleneği vardır, fakat zorunlu değildir.

Yazılımlar ve Tipik Yazılım Lisansları:

Bilgisayar yazılımları, fikri eser sıfatı ile telif hakları kanunları uyarınca korunurlar. Herhangi bir yazılımı kopyalamak, kullanmak, değiştirmek o yazılımın sahibinin iznine bağlıdır.

Bilgisayar lisansları bu noktada devreye girer. Sık sık kullanıcının karşısına çıkan ve “Kabul Ediyorum” tıklanması gereken lisanslar, o yazılımın sahibinin, kullanıcıya kullanma izni vermesi için gerekli şartları düzenler.

Kapalı kaynak kod dünyasında kullanılan tipik yazılım lisansları, kullanıcıya sadece çok kısıtlı ve belli şartlar dahilinde yazılımı kullanma imkanı verir. Çoğu zaman o yazılımın nasıl çalıştığını anlamaya çalışmak (reverse-engineering), yazılımı ticari amaçlarla değil, kişisel kullanım için dahi kopyalamak (örneğin yedekleme yapmak) gibi şeyler dahi yasaklanmıştır. Kopyalanmanın yasaklanması ve verilen iznin sadece kullanmaya yönelik olması bu tür lisansların belli başlı özelliğidir.

Serbest Yazılım Lisansları:

Serbest yazılım dünyasında ise, yazılım lisansı farklı bir rol oynar. Bu dünyada yazılım lisansları, kopyalamaya ve üçüncü şahısların da eseri başkalarına vermesine belli şartlar altında izin verir. BSD, kaynak belirtildiği müddetçe, GPL, yazılımın kaynak kodları yanında verildiği müddetçe, başka lisanslar ticari amaç için kullanılmadığı müddetçe, yine başka lisanslar yapılan değişiklikler ilk yazara bildirildiği müddetçe yazılımın, serbestçe kopyalanıp üçüncü şahıslar tarafından da aynı koşullarda dağıtılabilmesi iznini verir.

Türkiye’de Serbest Yazılım Lisanslarının Hukuki Durumu:

Türkiye’de serbest yazılım lisanslarının hukuki durumu belirsizlik arzetmektedir. Mevcut serbest yazılım lisanslarının Türk kanunları önünde ne şekilde algılanacağına yönelik bir altyapı mevcut değildir. Hali hazırda sadece çeşitli gönüllüler tarafından yapılmış çevirileri mevcut olan serbest yazılım lisanslarının Türkiye’deki hukuki altyapı içerisinde yer almasının çalışmaları ivedilikle yapılmalıdır.

Deniz Akkuş

(Penguence Dergisi’nin 5. sayısından alınmıştır. – http://edergi.linux.org.tr/)


gururum5.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol