SEDA SAYANIN HAYATI, SEDA SAYANIN RESİMLERİ
SEDA SAYANIN HAYATI VE RESİMLERİ
Seda Sayan, 30 Aralık 1961'de İstanbul'da doğdu. Gerçek adı Aysel Gürsaçer olan sanatçı, müzik dünyasındaki çıkışını 1980li yıllarda yaptı. "Ah Geceler", "Bebeğim", "Ben Sana Demedim mi", "Sensizliğe Yanarım" ve "Var mısın" gibi parçalarla çıkış yaptı. Uzun bir süredir televiyonların sabah kuşağında kadın programı yapmakta olan sanatçı birçok dizide oyuncu olarak yer aldı. En son Tamer Karadağlı ile birlikte rol aldığı "Fedai" isimli dizinin başarısızlığının ardından müzik çalışmalarına devam etti. Bir dönem televizyonda yayınlanan bir yarışma programında İbrahim Tatlıses ve Muazzez Abacı ile jüri üyeliği yapmıştır.
1987 yılında Rıdvan Kılıç ile evlenen sanatçının bu evliliği 6 ay sürdü. 1990 yılında Sinan Engin ile olan evliliğinden tek oğlu Oğulcan'a sahip olan Seda Sayan, 6 yıl süren bu evliliğin bitmesinden sonra 1998 yılında Soner Yapcacık ile evlendi. Bu evliliği de son bulduktan sonra içinde Mahsun Kırmızıgül'ün de bulunduğu birçok kişi ile ilişkisi olan sanatçının gündemde en uzun kalan ilişkisi Nihat Doğan ile oldu. Nihat Doğan ile nişanını bozduktan kısa bir süre sonra 1 Şubat 2008'de kendinden 23 yaş küçük olan şarkıcı Onur Şan ile evlendi. Sanatçının nikahını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş kıydı.
Sanatçının kendi ağızından hayat hikayesi :
"Eyüp'te, 11 ailenin oturduğu, avlusu, tuvaleti ortak gecekondulardan birinde doğup büyüdüm ben. İlkokula giderken, önlük ve çanta parasını çok zor denkleştirmişti babam. Çünkü tembeldi, alkol düşkünüydü. İçer içer olay çıkarır, anneme saldırır, bizi döverdi. Yaşadığımız müthiş bir yoksulluktu. Bazı geceler yiyecek ekmek bulamazdık. Annemin, 'Bakkala ekmek gelmemiş, uyuyun ekmek gelince ben sizi uyandırırım' diyerek bizi kandırıp aç yatırdığı çok olurdu. Ama babamın içki parası her zaman bulunurdu. Öyle kavgacıydı ki, evdekileri dövdüğü yetmez gibi, kirasını ödemediği evsahipleri para konusunda ısrar edince onları da döverdi. Hayatta en çok başkalarının aile fotoğraflarına, siyah beyaz resimlerin olduğu albümlerine özenirim. İçimde hep uktedir. Çünkü, ekmek alacak paramız yokken, fotoğraf çektiremezdik"
"Bakın, yaşanan bir olay, acısı hala yüreğimde olan bir dram var şimdi. Küçük kardeşim Sedat, ağbisi Şahin'i vurdu. Çünkü, Şahin tam bir psikopattı. Uyuşturucu kullanmak onda, kavgacılık, geçimsizlik onda, ne ararsanız var. Ve Şahin'i yaratan, onu bu hale getiren, gerçek suçlu babamdır. Şahin'i psikopat yapan babamdır. Şahin'in bu hale gelmesi hep babamın yüzündendir. Onu döve döve isyankar yaptı. Sedat küçüktü, yırtardı dayaktan. Bana dokununca artistlik yapar, yandım Allah deyince, uzatmazdı. Ama en çok dayağı ablam Nursel'le Şahin yerdi. Bu ibret olsun herkese. Alkolik ve dayakçı babalar çocuklarını düşünmeli. Şahin'in şimdi kanı değişti, tedavisi yapıldı, pırıl pırıl oldu. İnşallah artık uyuşturucu kullanmaz. Allah uyuşturucu satıcılarının belasını versin. Kendi başıma gelen bu felaketi, deprem bölgesine giderek unuttum. Yoksa müthiş bir bunalım içindeydim."
"Daha çok küçüğüm. Eyüp'teki evin avlusunda oynarken 'Maymuncu geldi' dediler. Adamın biri maymuna elbise giydirmiş, sokak aralarında dolaştırıyormuş. Ben maymunu göreceğim diye yıldırım hızıyla koşunca, komşu kadınlardan birinin çamaşır yıkamak için bahçede kaynattığı kazana çarptım. Tabii kazan da üzerime döküldü. Resmen canlı canlı haşlandım. Doktor, anneme 'Hazırlı olun, her an ölebilir' bile demiş. Kocakarı ilaçlarıyla iyileştim. Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte. Ama o yanıklardan çektiğim ıstırabı asla unutamam."
"İlkokul öğretmenim Muazzez Karipçin'di. İnşallah yaşıyordur, kulakları çınlasın. Bazen 'Hadi Aysel bir şarkı söyle bakalım' derdi. Bir gün annemi çağırarak müziğe aşırı ilgim olduğunu söyledi. Konservatuvar konusu o zaman gündeme gelmişti ama nerde! Yiyecek ekmek bulamadığımız gün olurdu. Hiç unutmam öğretmenim de, elimden tutup İstanbul Radyosu'ndaki Ses Yarışması'na götürmüştü beni. Ne yazık ki başarılı olamamıştım. Günlerce ağladım, ağlamaktan gözlerimin aklarına kan oturdu. Ama müziğe öylesine sevdalıdır ki Aysel... Bu uğurda her şeyi göze alarak evden bile kaçar. Henüz 15 yaşındaydım. Babamın evde herkesi kırıp döktüğü bir gün Kadırga'daki evden kaçtım. Hiç unutmuyorum, geceyi Fındıkzade'de bir apartman boşluğunda geçirdim. Sokakta yattım açıkçası. Yanımda Ümit adlı bir kız arkadaşım daha vardı. Ertesi gün de Şişli'deki aile dostumuz Şükran ablamın yanına gittim. Polise başvurmuş ailem. Sonra karakola gidip teslim oldum. Bu olay hayatımdaki en büyük risktir. Başıma her şey gelebilirdi çünkü. Bu yüzden kimsecikler evinden kaçmasın, sakın ola bana özenmesinler, benim kadar şanslı olmayabilirler. Kaçış nedenim babamdı. Şarkı söylememe de karşı çıkmıştı."
"Tavernada çalışırken, birisi Turgut Akyüz'e tavsiye etmiş beni. Rahmetli Turgut beni dinleyip beğenince, o zamanın meşhur eğlence yerlerinden olan Stardust'ta üç bin lira yevmiyeyle işe başladım. Silahlı bir saldırı sonunda Turgut ölünce yıkıldım. Ardından sahildeki Kamacı'da çalıştım. Derken, Gülizar Gazinosu'na geçtim ve artık sınıf atlamıştım. Seda Sayın dediler, sonra Seda Sayan oldum. Filmlere başladım ve Fahrettin Aslan keşfetti beni. O ara Zeki Alasya- Metin Akpınar'ın yanında 'Elma Kabare' de çalıştım. Şov gereği Demirel'in, Özal'ın, İnönü'nün fallarına bakmıştım, şarkılar söylemiştim."
"Eyüp'te, Kadırga'da bazen para bulunca sinemaya kaçardık. Ve ben Türk filmlerine bayılırdım. Ordaki aşklara, kızların bir anda şöhreti, parayı bulmasına mest olurdum. Ve mahallede bir marangoz kalfasına aşıktım. İlk aşkımdı o. Ama çocuğun haberi yoktu. Dikkatini çekmek için neler yapmazdım ki! Kafama çoraplar geçirip yatar, sabah ruj sürerdim. Nafile! İlk aşkta hüsran yaşadım."
1987 yılında Rıdvan Kılıç ile evlenen sanatçının bu evliliği 6 ay sürdü. 1990 yılında Sinan Engin ile olan evliliğinden tek oğlu Oğulcan'a sahip olan Seda Sayan, 6 yıl süren bu evliliğin bitmesinden sonra 1998 yılında Soner Yapcacık ile evlendi. Bu evliliği de son bulduktan sonra içinde Mahsun Kırmızıgül'ün de bulunduğu birçok kişi ile ilişkisi olan sanatçının gündemde en uzun kalan ilişkisi Nihat Doğan ile oldu. Nihat Doğan ile nişanını bozduktan kısa bir süre sonra 1 Şubat 2008'de kendinden 23 yaş küçük olan şarkıcı Onur Şan ile evlendi. Sanatçının nikahını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş kıydı.
Sanatçının kendi ağızından hayat hikayesi :
"Eyüp'te, 11 ailenin oturduğu, avlusu, tuvaleti ortak gecekondulardan birinde doğup büyüdüm ben. İlkokula giderken, önlük ve çanta parasını çok zor denkleştirmişti babam. Çünkü tembeldi, alkol düşkünüydü. İçer içer olay çıkarır, anneme saldırır, bizi döverdi. Yaşadığımız müthiş bir yoksulluktu. Bazı geceler yiyecek ekmek bulamazdık. Annemin, 'Bakkala ekmek gelmemiş, uyuyun ekmek gelince ben sizi uyandırırım' diyerek bizi kandırıp aç yatırdığı çok olurdu. Ama babamın içki parası her zaman bulunurdu. Öyle kavgacıydı ki, evdekileri dövdüğü yetmez gibi, kirasını ödemediği evsahipleri para konusunda ısrar edince onları da döverdi. Hayatta en çok başkalarının aile fotoğraflarına, siyah beyaz resimlerin olduğu albümlerine özenirim. İçimde hep uktedir. Çünkü, ekmek alacak paramız yokken, fotoğraf çektiremezdik"
"Bakın, yaşanan bir olay, acısı hala yüreğimde olan bir dram var şimdi. Küçük kardeşim Sedat, ağbisi Şahin'i vurdu. Çünkü, Şahin tam bir psikopattı. Uyuşturucu kullanmak onda, kavgacılık, geçimsizlik onda, ne ararsanız var. Ve Şahin'i yaratan, onu bu hale getiren, gerçek suçlu babamdır. Şahin'i psikopat yapan babamdır. Şahin'in bu hale gelmesi hep babamın yüzündendir. Onu döve döve isyankar yaptı. Sedat küçüktü, yırtardı dayaktan. Bana dokununca artistlik yapar, yandım Allah deyince, uzatmazdı. Ama en çok dayağı ablam Nursel'le Şahin yerdi. Bu ibret olsun herkese. Alkolik ve dayakçı babalar çocuklarını düşünmeli. Şahin'in şimdi kanı değişti, tedavisi yapıldı, pırıl pırıl oldu. İnşallah artık uyuşturucu kullanmaz. Allah uyuşturucu satıcılarının belasını versin. Kendi başıma gelen bu felaketi, deprem bölgesine giderek unuttum. Yoksa müthiş bir bunalım içindeydim."
"Daha çok küçüğüm. Eyüp'teki evin avlusunda oynarken 'Maymuncu geldi' dediler. Adamın biri maymuna elbise giydirmiş, sokak aralarında dolaştırıyormuş. Ben maymunu göreceğim diye yıldırım hızıyla koşunca, komşu kadınlardan birinin çamaşır yıkamak için bahçede kaynattığı kazana çarptım. Tabii kazan da üzerime döküldü. Resmen canlı canlı haşlandım. Doktor, anneme 'Hazırlı olun, her an ölebilir' bile demiş. Kocakarı ilaçlarıyla iyileştim. Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte. Ama o yanıklardan çektiğim ıstırabı asla unutamam."
"İlkokul öğretmenim Muazzez Karipçin'di. İnşallah yaşıyordur, kulakları çınlasın. Bazen 'Hadi Aysel bir şarkı söyle bakalım' derdi. Bir gün annemi çağırarak müziğe aşırı ilgim olduğunu söyledi. Konservatuvar konusu o zaman gündeme gelmişti ama nerde! Yiyecek ekmek bulamadığımız gün olurdu. Hiç unutmam öğretmenim de, elimden tutup İstanbul Radyosu'ndaki Ses Yarışması'na götürmüştü beni. Ne yazık ki başarılı olamamıştım. Günlerce ağladım, ağlamaktan gözlerimin aklarına kan oturdu. Ama müziğe öylesine sevdalıdır ki Aysel... Bu uğurda her şeyi göze alarak evden bile kaçar. Henüz 15 yaşındaydım. Babamın evde herkesi kırıp döktüğü bir gün Kadırga'daki evden kaçtım. Hiç unutmuyorum, geceyi Fındıkzade'de bir apartman boşluğunda geçirdim. Sokakta yattım açıkçası. Yanımda Ümit adlı bir kız arkadaşım daha vardı. Ertesi gün de Şişli'deki aile dostumuz Şükran ablamın yanına gittim. Polise başvurmuş ailem. Sonra karakola gidip teslim oldum. Bu olay hayatımdaki en büyük risktir. Başıma her şey gelebilirdi çünkü. Bu yüzden kimsecikler evinden kaçmasın, sakın ola bana özenmesinler, benim kadar şanslı olmayabilirler. Kaçış nedenim babamdı. Şarkı söylememe de karşı çıkmıştı."
"Tavernada çalışırken, birisi Turgut Akyüz'e tavsiye etmiş beni. Rahmetli Turgut beni dinleyip beğenince, o zamanın meşhur eğlence yerlerinden olan Stardust'ta üç bin lira yevmiyeyle işe başladım. Silahlı bir saldırı sonunda Turgut ölünce yıkıldım. Ardından sahildeki Kamacı'da çalıştım. Derken, Gülizar Gazinosu'na geçtim ve artık sınıf atlamıştım. Seda Sayın dediler, sonra Seda Sayan oldum. Filmlere başladım ve Fahrettin Aslan keşfetti beni. O ara Zeki Alasya- Metin Akpınar'ın yanında 'Elma Kabare' de çalıştım. Şov gereği Demirel'in, Özal'ın, İnönü'nün fallarına bakmıştım, şarkılar söylemiştim."
"Eyüp'te, Kadırga'da bazen para bulunca sinemaya kaçardık. Ve ben Türk filmlerine bayılırdım. Ordaki aşklara, kızların bir anda şöhreti, parayı bulmasına mest olurdum. Ve mahallede bir marangoz kalfasına aşıktım. İlk aşkımdı o. Ama çocuğun haberi yoktu. Dikkatini çekmek için neler yapmazdım ki! Kafama çoraplar geçirip yatar, sabah ruj sürerdim. Nafile! İlk aşkta hüsran yaşadım."